Doğumsal göz tansiyonu, bebekler doğdukları zaman gözlerinde meydana gelen glokomlara deniyor. Peki çocukta glokom olduğunu nasıl anlarız? Op. Dr. Mitat Altuğ, bebeklerdeki göz tansiyonu hakkında merak edilenleri açıkladı.
Posta 15 Mayıs 2020, Cuma 14:50 Son Güncelleme:
Bebeklerde doğumdan itibaren gelişmiş glokomlara doğumsal göz tansiyonu (Konjenital Glokom) deniyor. Tek veya iki gözde birden bu hatalık görünebiliyor. 3/2 oranında erkeklerde sık görülüyor. Doğumsal glokomun dünya çapında çocukluk çağı körlüklerinin %4-18’inden sorumlu olduğu bilinmektedir. On bin canlı doğumda bir görülüyor. Doğumsal glokomda göz içi basıncı henüz anne karnında iken yükselmeye başlamıştır ve doğumda veya ilk 1 ayda belirti vermektedir. Bunun haricinde hayatın ilk 3 yılında belirti veren glokoma infantil, 3 yaşından puberteye kadar görülen geç çocukluk döneminde belirti veren glokom tipine ise juvenil glokom adı veriliyor.
Glokomun belirtileri
Gözler genellikle büyük olur, gözün önündeki saydam olması gereken tabakası (kornea) saydamlığını kaybeder. Ayrıca gözlerinde aşırı sulanma olan, gözlerini sıklıkla ovuşturan, ışıktan fazla rahatsız olan ve gözlerinde büyüklük fark edilen çocuklarda bu hastalıktan şüphelenilmeli. Bu tür bebekler Işığa maruz kalınca irkilir ve annesinin omzuna dönerler. Ev içinde ise isteksiz ve gönülsüzdürler. Yanlışlıkla utangaç bebek olarak yorumlanabilirler. Bu belirtilerin bir kısmı elbette ki başka göz rahatsızlıklarında da görülebilmektedir. Ancak bu bebekler her ihtimale karşı vakit kaybetmeden göz doktoru muayenesi için yönlendirilmeliler.
1 aylık bebeğimin neden bir gözü diğerinden daha büyük?
Bu durumda bebeğinizde “doğumsal göz tansiyon hastalığı’’ olabilir. Göz tansiyonunun anne karnında artması henüz yumuşak olan göz küresinin dış kabuğunun genişlemesine neden olmaktadır. Bu bebekler büyük gözlü (halk arasında öküz gözü de denir) doğarlar. Ancak göz sadece büyük değildir, mavimsi bir rengi vardır, göz içindeki yapılar (gözün renkli iris tabakası, göz bebeği) rahat seçilemez. Bu bebekler ışıktan kaçarlar ve gözleri aşırı sulanır, sıkıca gözlerini kapatırlar.
Bu belirtileri gösteren bebekler doğumsal göz tansiyonu olup olmadığının öğrenilmesi için mutlaka uyutularak (genel anestezi altında) muayene edilmelidirler ve göz tansiyonu kesinleşirse mutlaka bir an önce müdahale edilmeli.
Ailesinde doğumsal glokom olanlarda risk artar mı?
Hastalığın büyük bir bölümü genetik geçişli değildir (sporadik). Ancak hastaların yüzde 10’unda ailevi geçiş (otozomal resesif) söz konusudur . Bir çocuğunda hastalık olanların diğer çocuğunda risk yüzde 3 ü geçmezken, iki çocukta hastalık varsa 3. çocukta risk yüzde 25’e çıkıyor. Bu nedenle aile bireylerinin doğumsal glokom açısından sorgulaması yapılmalıdır.
Doğumsal glokomun tedavisi
Doğumsal glokomda temel tedavi cerrahi iken, diğer glokom alt tiplerinde tıbbi tedavi önceliği alıyor. Primer doğumsal glokomda tıbbi tedavi sadece cerrahiye hazırlık aşamasında kornea ödemini azaltmak ve çocuğun genel anestezi alabileceği zamana kadar vakit kazanmak için uygulanıyor. Göz içi basıncı artışının nedeni, göz içi sıvısının dışa akımının blokajına bağlıdır. Tedavide hedef bu blokajı ortadan kaldırmaya yöneliktir. Başlangıçta doğru cerrahi teknik seçimi oldukça önemlidir; çünkü ilk operasyon en yüksek başarı oranına sahip.
Zamanında tanınırsa nasıl sonuçlanır, çok endişe etmeli miyim?
Sonuç olarak pediatrik yaş grubunda glokomların yetişkinlerdeki kadar sık görülmese de olguların uzun yıllar yaşayabilmesi ve ciddi körlük potansiyeline sahip olmaları nedeniyle gözümüzü korkutan bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Bu olguların tanınması, tanı alan olguların takibi ve tedavileri zordur. Bilinçli aile, deneyimli doktor ve düzenli bir takip ile bu olguların tedavisi mümkün olabilir. Toplum bu hastalıklar hakkında bilgilendirilmeli. Günümüzde bu hastalıkların erken teşhisi ve tedavisi önem taşıyor. Gelecekte ise belki de genetik çalışmaların neticesinde doğumsal glokom doğumdan önce tespit edilebilecek ve gen tedavisi ile önlenebilecektir.
Şunu unutmamak gerekiyor; çocukluk çağı glokomlarında erken teşhis ve doğru tedavi ile çocukların 2/3’ünde iyi düzeylerde görme keskinliği sağlanabilirken, düşük görme ile sonuçlanmış çocukların 1/3’ü için her zaman yapılacak bir şey olduğudur.