SSS

Bayrampaşa Göz Hastanesi

Yenidoğan Mh. Abdi İpekçi Cd. No:89 Bayrampaşa
İSTANBUL / TÜRKİYE

Hasta Randevu

Pazartesi : Ameliyat Günü
Salı – Cuma : 08:30 – 17:00
Cumartesi : 08:30 – 13:00 
Pazar : Kapalı

Merak Edilenler

İdeal koşullarda göz kontrolleri
-Doğumdan hemen sonra
-4 yaşında
-Okul öncesi (6 yaş)
yapılması gerekir. Bu kontrolların ilkinin doğumu gerçekleştiren ekip, diğerlerinin ise bir göz uzmanınca yapılmasında yarar vardır. Ancak aile veya yakınları gözde kayma şüphesi taşıyorsa bu süreleri beklememelidir. Örneğin infantil( doğumsal ) kayma dediğimiz göz kaymaları 6 aylıktan önce çıkmakta ve erken teşhis tedavi kalıcı görme kaybını önlemede hayati önem taşımaktadır.
Çocuklarda burun kökünün geniş ve basık olduğu ve epikantus denen göz kapağı iç kısmındaki çekiklik sonucu kayma olmadığı halde kayma varmış gibi görünüme yol açan duruma yalancı şaşılık denilmektedir.

Zamanla burun kemiğinin gelişmesi ile kayma görünümü düzelmektedir, bu da yanlış olarak kaymanın düzeldiğini düşündürmektedir. Böyle durumlarda ayırıcı tanı ve doğru teşhis için mutlaka göz doktoru görmelidir.
Şaşılık değişik yaş gruplarında ortaya çıkabilir.

1- İnfantil( doğumsal ) kaymalar : İlk 6 ay içinde başlayan erken şaşılıklardır. Kayma açısı belirgindir. En erken müdahele gerektiren gruptur.

2. grupta ise 6. aydan sonra genelde 2-3 yaşlarında başlayan şaşılıklar gelmektedir. Daha ziyade gözdeki ileri hipermetropi, miyopi gibi kırma kusurlarının veya başka faktörlerin etkisiyle oluşmaktadır. Bir kısım hastada sadece gözlük ve ortoptik tedavilerle şaşılık düzeltilebilirken bazen de bunlara ilaveten bir veya birkaç ameliyat geçirmesi gerekebilmektedir.

3. grupta ise erişkin yaş grubundaki şaşılıklar gelmektedir. Bu yaş grubunda merkezi sinir sistemini etkileyen çeşitli damarsal ( DM, HT gibi ) veya nörolojik hastalıklar yada düşme çarpma gibi travmalar şaşılığa sebep olabilmektedir..
Ambliopi’ye neden olma açısından en riskli şaşılık türlerinden biri çocuk doğduktan sonra ilk 6 ay içinde başlayan erken şaşılıklardır. Bu şaşılıklarda kayma belirgindir. Genellikle kırma kusuru gibi başka bir göz sorunu olmaksızın görülen bu tür kaymalarda tedavide gecikildiğinde ambliyopi ve binoküler görme ( 2 gözü birlikte kullanma ) kusuru çok ağır olabilmektedir.

Bu nedenle bu çocukların en geç 2 yaşına kadar cerrahi girişimle şaşılıklarını düzeltmek, sonrasında ise göz tembelliğini gidermek için uzun yıllar boyu tedaviye devam etmek gerekir. Ancak özellikle küçük bebeklerde belli bir yaşa kadar gözlerde biraz kayma olmasının normal olduğu gibi yanlış bilgi ve inanışlar yüzünden bu çocukların hekime götürülmesi ertelenmekte, tedavi geciktiğinde de ileride şaşılık kozmetik açıdan düzeltilse bile görme eksikliği giderilememektedir.
Şaşılık toplumda % 2-4 oranında görülmektedir ancak bazı çocuklarda şaşılık gelişme riski daha yüksektir:

- Ailede şaşılık öyküsünün bulunması, ne kadar çok kuşakta şaşılık varsa olasılık artar.
-Anne baba arasında akraba evliliği olanlar

- Erken doğum, zor doğum veya düşük doğum ağırlığı olması,
- Travma ( yüksekten düşme, başını çarpma ) öyküsü olanlar
- Küçük yaşta ateşli hastalık ( havale ) geçirmiş olanlar
- Yüksek hipermetropi , miyopi gibi göz bozukluğu olanlar
- Hidrosefali (Beyinde su toplanması), Serebral palsili çocuklar, Down sendromu gibi EOK ( göz dışı kaslar ) hareketlerini kontrol eden beyin merkezlerinin etkilendiği hastalıklar.
İlerleyen yaşlarda da başta nörolojik sebepler ve travma ( düşme çarpma gibi )’dan dolayı olmak üzere gözlerde kayma olabilir. Belirtileri çocukluk yaştakilere göre farklılıklar arz eder.
-İleri yaşlarda oluşan şaşılıklarda gözlerin supresyon ( baskılama ) gibi bazı uyum süreçleri gelişmeyeceğinden en sık görülen belirti çift görme olacaktır. Kişiler çift görmeden kurtulmak için bir gözünü kapatma ihtiyacı duyarlar.
-Gözlerde ağrı, baş ağrısı, başı sürekli eğik tutmak, başını yana çevirmek gibi belirtiler bulunabilir.
-Dışa kayması bulunan erişkinler güneş ışığının altında füzyon bozularak kayma daha belirgin hale gelebileceğinden daha çok rahatsız olurlar ve tek gözlerini kapatmayı tercih ederler.
Şaşılık saptanıp uygun tedavisi planlandıktan sonra göz tembelliği riskinin devam ettiği 11-12 yaşlarına kadar göz doktorunuzca belirlenen sıklıklarda kontroller çok önemlidir. Bu yaştan sonra şaşılık ve göz tembelliği yönünden tedavide başarı sağlanmış, belli bir seviyeye gelinmişse göz doktorunuzun yönlendirmesine göre daha uzun aralarla kontroller yeterli olabilmektedir.
Şaşılığın saptanması ve tedaviye başlanmasında gösterilecek tereddüt ve gecikmeler çocukta ileride telafisi mümkün olmayan görme kayıplarına yol açabilir
Bu anlamda en riskli şaşılık türlerinden birisi çocuk doğduktan sonra ilk 6 ay içinde başlayan infantil ( doğumsal ) şaşılıklardır.
Genellikle başka bir göz sorunu ( refraksiyon kusuru gibi ) olmaksızın görülen bu tür kaymalarda tedavide gecikildiğinde binoküler görme kusurunun çok ağır olabilmektedir. İlerideki yaşantısında kişinin belirli meslekleri yapmasında , sosyal yaşantıda katılımında ciddi problemler oluşabilmektedir. Erken çocukluk dönemindeki şaşılıklarda da tedavide gecikildiğinde derinlik hissinde kayıp olacağından,bu aşamadan sonra yaptığımız tedavi ile görme fonksiyonu kaybı tam olarak düzeltilemeyecektir.
İleri görme kaybı gelişmiş olgularda cerrahi sonrası anatomik başarı şansımız da azalacaktır.
Şaşılıkta erken tanı ve tedavi ile göz tembelliği önlenebilir, 3 boyutlu görme , derinlik hissi sağlanabilir.
Binoküler görmenin gelişimi 10-12 yaşa kadar sürüyor ve sonrasında beynin diğer birçok fonksiyonu gibi gelişimini tamamlıyor. Tedavi geciktiğinde de ileride şaşılık kozmetik açıdan düzeltilse bile görme eksikliği giderilememektedir. Derin görme tembelliği olan çocuklarda yapılan cerrahinin başarısı da düşmekte, başarı sağlansa bile tekrar kayma ortaya çıkabilmektedir.
Bu bakımdan çocuklarda şaşılığın mümkün olduğunca erken yaşta saptanması, tedavi edilmesi, estetik ve psikososyal yararlarından çok görme tembelliğinin önlenmesi ve derinlik hissinin sağlanması bakımından büyük önem taşıyor

Ailesi veya yakınları tarafından şaşılık şüphesi olan her çocuğun belirli bir yaşa gelmesi beklenmeden şaşılık uzmanı göz hekimine götürülmesi gerekir.
Bazı tür kaymalar sadece gözlük takmakla düzelir, ameliyata gerek kalmaz. Bu tür kaymalarda şaşılık gözlük takılı iken düzelir, gözlük çıkarıldığında göz yine kayar.
Dolayısıyla, çocuğun gözlüğünü hiç çıkarmaması gerekir. Gözlük takma süresi yada hayatı boyunca takıp takmayacağı kişiden kişiye göre değişen bir durumdur. Gözlükle tam olarak düzelmeyen kaymalarda ise cerrahiyi fazla geciktirmemek gerekir. Ayrıca göz tembelliği varsa özellikle 11-12 yaşlarına kadar bununda ayrıca tedavi edilmesi gerekir.
Doğuştan olan şaşılıkların en uygun ameliyat zamanı 6 ay- 12 ay arasıdır. İki gözün birlikte kullanımı ile ilgili fonksiyonlarda kalıcı bozulma olmaması için ameliyat zamanı 2 yaşını geçmemelidir. 6 aydan sonra oluşan şaşılıklarda ise önce, hastaya görme bozukluğuna uygun gözlük verilip, görme tembelliği varsa bununla ilgili kapama tedavisi gibi uygulamalar yapılmalıdır.
Cerrahi zamanlamasında görme fonksiyonlarındaki değişiklikler önemlidir.Çocukların 3 boyutlu görme yeteneğini kaybetmeden cerrahi planlaması yapılmalıdır.
Genel olarak eğer gözlükle kayma yeterince düzelmiyorsa, tavsiye edilen ameliyat zamanı 4 yaş civarındadır. Okula başlamadan önce ameliyatın yapılması çocuğun arkadaşları arasında psikolojik sorunlar yaşamaması için de önemlidir.
Geciktikçe görme tembelliği, iki gözün birlikte görme ve derinlikli görme yeteneğini kazanmasında güçlükler fazla olur.
Ameliyattan önce gözlük kullanan bir hasta, ameliyattan sonra da aynı ya da farklı numarada gözlüğe mutlaka devam edecektir.

Şaşılık ameliyatlarının gözlük ihtiyacını ortadan kaldırmak gibi bir amacı ve yararı kesinlikle yoktur. Hastaların ameliyattan sonra gözlüklerini çıkartacakları yönünde bir beklentileri asla olmamalıdır. Gözlük ile kayması düzelen olguların ameliyat edilmeleri zaten gereksiz, hatta zararlı olabilir.

Ameliyatttan sonra sadece bazı durumlarda kullanılan gözlüğün derecelerinde bazı değişiklikler yapılabilir.

Şaşılık ameliyeları sonrası tekrar operasyon gerekebileceği de akıldan çıkarılmamamalıdır.
Bazı şaşılıklarda botulinum toksin (BOTOX) de tedavide uygulanabilir. Felce bağlı oluşan şaşılıklarda, ameliyat olmuş tam düzelme sağlanamamış hastalarda, guatr hastalığına bağlı gözünde kayma olmuş hastalarda BOTOX etkilidir ve tedavi edici olarak kullanılabilir.


Felçlere bağlı olarak ani oluşan kaymalarda genellikle çift görme de vardır ve hasta için oldukça zor bir durumdur. Bu tarz şaşılıklarda genel eğilim 6–8 ay beklemektir, ancak bekleme döneminde çift görmenin azalması amacıyla botox uygulaması yapılabilir.

Ayrıca akomodatif ET dediğimiz bazı içe kayma türlerinde Phospholine Iodide ( echothiophate iodide ) göz damlası kullanımı vardır. Ancak iris kisti, katarakt, konjunctival hyperemia ( gözde kızarıklık ) ve myopiye sebep olabilmektedir. Günümüzde kullanımı sınırlıdır.
Yeni doğanlarda görülen önemli bir hastalık da, doğuştan glokomdur (göz tansiyonu yüksekliği). Bu hastalık başlangıçta bir belirti vermediği halde ilerledikçe bebeğin gözünün irileştiği, büyüdüğü dikkat çeker, ayrıca ışığa bakamama sulanma gibi belirtiler de tabloya eklenir.

Tedavi edilmediği takdirde hastalığın ilerleyen dönemlerinde, gözün saydam tabakasının zamanla bulanıklaştığı ve giderek beyazlaştığı görülür. Bu durumda bebek, giderek görmesini kaybedecektir. Hastalık başlangıç döneminde teşhis edildiğinde, yapılacak ameliyatla göz tansiyonu düşecek ve görme kaybı önlenecektir.

Fakat doğuştan glokomlu bebeklerde, ameliyattan bir süre sonra göz tansiyonu tekrar yükselebilir ve tekrar ameliyat gerekebilir. Bebeklerde görülen glokom, erişkinlerde görülen glokoma göre daha inatçı bir glokom türü olup bazen birkaç ameliyat bile gerekebilir.
•İleri yaş: Glokom genellikle bir ileri yaş hastalığı olmakla beraber, her yaşta görülebilmektedir. 40 yaş üzerinde her 30 kişiden 1'nde göz tansiyonu ''glokom '' olma riski vardır ve yaş ilerledikçe daha artan oranlarla göz tansiyonu olma riski herkes için vardır. Aile öyküsü olmadan da gözün yaşlanmasıyla göz tansiyonu oluşum riskinin arttığını göz önüne alırsak, herkesin 40 yaşına kadar 3 yılda bir, 40 yaşından sonra 2 yılda bir glokom yönünden göz muayenesi olması tavsiye edilmektedir.
•Aile öyküsü: Glokomda aile öyküsü çok önemlidir. Anne, baba ve diğer birinci derece akrabalarında glokom görülmesi, hastalık için risk faktörleri ( 8 kat fazla ) arasında yer almaktadır.

•Irk: Hastalık zenci ırkta daha sık görülmektedir.

•Sistemik hastalıklar: Şeker hastalığı, hipertansiyon, migren gibi hastalıklar glokom gelişimi için risk faktörleri arasında yer almaktadır.

•Alışkanlıklar: Sigara ve alkol kullanımı glokom gelişimi için risk faktörleri arasında yer almaktadır.

•Kullanılan ilaçlar: Başta kortikosteroidler olmak üzere bazı ilaçların ağızdan ya da göze damla olarak kullanımı, glokom gelişimi için risk faktörleri arasında yer almaktadır.

•Gözdeki kırma kusurları: Yüksek miyop ya da hipermetrop, glokom gelişimi için risk faktörleri arasında yer almaktadır.

•Geçirilmiş göz rahatsızlıkları ve travması: Bazı kronik göz rahatsızlıkları (Ör: Behçet hastalığı) ve geçirilmiş künt ya da kesici göz yaralanmaları glokoma sebep olmaktadır
Glokom ameliyatı sonrası 65 yaşın üzerindeki insanlarda 5 yıl boyunca göz içi basıncının kontrol altında gitme olasılığı %70-90 arasında değişmektedir. Erken yaşta ve çocukluk dönemindeki glokom hastalarında ise cerrahi sonrası bu başarı oranı daha azdır. Bunun yanı sıra glokom ameliyatı sonrası gerek erken dönem , gerekse geç dönemdeki komplikasyonların ( ameliyat bağlı yan etkiler ) takibi ve gerekirse yapılacak ek müdaheleler direkt ameliyet başarısını etkilemektedir. Bu sebeple özellikle erken dönem kontrolleri çok önemlidir.

Daha sonrasında ameliyatınız başarılı da olsa başarısız da olsa hayat boyu glokom takibi yaptırmaya devam edilmelidir. Çünkü ameliyat göz içi sıvısının dışa akımını düzenleyerek GİB’nı düşürmeyi sağlar. Ancak glokomda tek risk faktörü GİB değildir. Hastalık GİB düşürülse dahi ilerleyebilir. Ve de daha sonraki dönemde tekrar ilaç ve hatta tekrar ameliyat gerekebilir.
Glokom daha önce belirttiğimiz gibi kronik bir hastalık olduğundan tedavi ömür boyu sürer ve kararlılık ister. Cerrahi ya da medikal tedavi ile GİB’nı düşürsek dahi hastalık sinsice ilerleyebilir, görme sinirindeki yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri ancak kontrollerdeki muayene bulguları ve tetkikler ile değerlendirebiliriz.

Aksi takdirde hasta hastalığının sinsice ilerlediğini hastalar fark etmeyebilir. Ayrıca glokom tedavisinde kullandığımız ilaçların yan etkilerinin takibi, gerektiğinde ilaçların değişimi düzenli kontrollerle mümkündür. Hastaların bir kısmı ilaçlarını yan etkilerinden dolayı aksatmaktadır.

Bu sebeple doktorunuzun programladığı kontrol randevularına uyum gereklidir. Hastalığınız ancak doktorunuzun düzenli kontrolü altında olduğunuz zaman başarılı olarak tedavi edilebilir ve ilerleme olup olmadığı tespit edilebilir.
Glokom optik sinirin (gözden beyne iletiyi götüren sinir ) gözü terk ettiği yerde hasarauğraması ile neticelenen bir durumdur. Bu tür hasar görme kalitesini etkilemektedir.Çocuklarda görülen bu tür hasar hemen hemen her zaman yüksek göz içi basıncı ile seyreder. Göz içi basınç yükselmesi gözü etkileyen enflamasyon ya da diğer sebeplere bağlı olabilir. Bu tür glokomlar Sekonder Glokom olarak kabul edilir. Erken çocukluk çağında gelişen Glokomlara Konjenital ya da Gelişimsel Glokom denir. Butür Glokom’ la 10.000 canlı doğumda bir sıklıkta karşılaşmaktayız.
Annenin gebelik döneminde geçirmiş olduğu enfeksiyon, gebelikte kullandığı ilaçlar, bebeğe ait metabolik hastalıklar başlıca nedenlerdir. Ancak bazı durumlarda hiçbir neden olmadığı halde bazı çocuklarda yine de “doğuştan katarakt”a rastlanabilir.

Çocuklarda Kataraktın Belirtileri

Bir göz bebeğinin diğerinden farklı olması; Katarakt olan gözün beyaz ve donuk görünmesi
Göz kayması (şaşılık); Özellikle bebeklik çağlarında ortaya çıkan göz kaymalarının esas nedeni “Konjenital Katarakt” olabilir.
Gözün en ön kısmında yer alan saydam tabaka olan korneanın ilerleyici incelme ve sivrileşmeye giden, sebebi bilinmeyen bir hastalığıdır. Toplumda görülme sıklığı 1 / 2000’dir. Genetik yatkınlığın yanında özellikle çocukluk çağında vernal (bahar) konjuktiviti geçirenve gözünü ovuşturarak kaşıyan çocuklarda keratokonus görülme sıklığı fazladır.
Kuru göz, gözün yeteri kadar gözyaşı üretmediği durumlara ya da gözyaşının normal kimyasal içeriğe sahip olmadığı durumlara denir.Kuru göz hastalığının bir diğer adı ‘keratoconjunctivitis sicca’ olarak kullanılmaktadır.

Normalde gözünüz 2 tip gözyaşı üretir:

•Yağlayıcı gözyaşı, her zaman üretilir. Gözün yaşlı ve temiz olmasını sağlar, enfeksiyonu engeller. Gözyaşı film tabakası su, mukus ve yağ katmanlarından oluşur. Bu katmanlardan birisi normal olmadığında göz kuruluğu oluşur. Genellikle sulu katman çok ince olur.

• Acı, tahriş (duman ya da toksik kimyasallardan kaynaklanan), ya da bir duygu hissedildiğinde refleks gözyaşı üretilir. Gözlerinizde yeterince yağlandırıcı gözyaşı olmamasından kaynaklanan kuru göz durumlarında bile salgılanır ve gözleriniz normalden daha çok yaşarabilir.
Göz kapaklarının iç yüzeyini ve gözün beyaz kısmını kaplayan ince ve saydam zarın iltahabına konjonktivit denilmektedir. Yazın yaygın görülen bir bakteri tipi olan klamidyaların yol açtığı enfeksiyonlardır. Klamidya enfeksiyonlu kişilerin yüzdüğü ve klorlanması yetersiz bir havuzda yüzen kişiler veya klamidyalı birinin kullandığı havluyu kullanan kişiler havuz konjonktiviti kapabilirler. Bakteriyel göz nezlelerinin diğer bir kaynağı da kontakt lens kullanımıdır. Özellikle lensin altına kaçan tozlar kornea üzerinde de bakteriyel enfeksiyon ve ülserlere sebep olabilir.

Konjoktivit Neden Oluşur?

Konjonktivit oldukça bulaşıcı bir enfeksiyondur. Virüsün kuluçka süresi çok kısa olup virüsü aldıktan 24-48 saat içerisinde hastalık meydana gelebilmektedir. Enfekte kişilerle temas, yüzme havuzları, kaplıcalar en önemli bulaşma sebebidir.
Üveit gözün uvea tabakasının iltihabıdır.Uvea tabakası üç bölümden oluşur. İris (gözün renkli kısmı) siliyer cisim, koroid (gözün damar tabakası) tabakası. Bazen iltihapları yerleşim yerlerine göre 2 gruba ayrılır;

1-) Ön Üveit (anterior üveit): Önde irisin ve siliyer(kirpiksi) cismin ön bölgesinin iştirak ettiği iltihaplar.

2-) Arka Üveit (posterior üveit): Arka bölgede koroid ve bazen de retinanın tutulduğu iltihaplar. Gözün iç kısmını tutan bir hastalık olduğu için görme kaybına yol açabilir.Doğru tanı ve erken tedavi ile görme korunabilir.
Astigmatizması olan insanlarda başağrısı, gözlerde yorgunluk ve ağırlık hissi, hem yakın hem uzak görmede bulanıklık, gözlerde yanma hissi, kaşıntı gibi belirtilere rastlanabilir. Tüm bu bulguların olması astigmatizmanız var anlamına gelmese de, birkaç şikayetin bir arada bulunması durumunda göz doktorunuza başvurunuz.

Astigmatizmam olduğunu nasıl anlarım

Astigmatizma tanısı, göz doktorunuzun yapacağı muayene sonucunda kesinleşir. Astigmatizma miyopi ve hipermetropi gibi diğer refraksiyon kusurları ile beraber görülebilir. Astigmatizmanın miktarı zaman içinde artabileceğinden, yıllık göz muayenesi uygundur.
– Yaş: Lazer göz tedavisi için en uygun kişiler 18 – 55 yaş arasındaki kişilerdir. 18 yaşından küçüklerde göz gelişimini henüz tamamlamamıştır. Hem gözlük numaralarının değişme ihtimali hem de tedavinin başarısını etkileyebilecek genetik kornea hastalıklarının bu yaşlarda bulgu vermesi nedeniyle 18 yaşından önce lazer göz tedavisi yapılması uygun değildir. 55 yaşından sonra gözün doğal merceği sertleşerek katarakt gelişimi başlayabilir, lazer göz ameliyatları (LASIK, PRK) katarakt gelişimini etkilemez ancak bu yaş hasta grubunda premium lens cerrahisi hem uzak hem de yakın gözlükten bağımsız bir hayat sağlaması açısından daha avantajlıdır.

– 40 yaşından büyük olanlar LASIK operasyonu sonrasında okumak için yakın gözlüğüne ihtiyaç duyabilirler. Yakın – uzak gözlükten kurtulma alternatiflerini doktorunuzla detaylı bir şekilde tartışın ve beklentilerinizi anlatın.

– Gözlük dereceleri; miyoplarda (video) 8 dereceye, hipermetrop ve astigmat olanlarda ise 4 dereceye kadar olanlar lazer göz ameliyatı için uygun adaylardır. Daha yüksek numaralarda hem hastanın güvenliği hem de görsel başarı için göz içi lens implantasyon cerrahisi tercih edilmelidir.

– Lazer göz ameliyatları (LASIK, PRK, LASEK) gözün kornea tabakasına uygulanmaktadır. Bu tabakanın kalınlığının planlanan tedavi için yeterli olması ve yüzey haritasının (kornea topografisi) düzgün olması önemlidir.

– Doğumsal veya genetik kornea hastalığı (video) olanlara (kornea distrofileri gibi) LASIK operasyonu önerilmez.

– Bu tedavi gebeler ve emziren anneler için uygun değildir.

– Gözlük numaralarınızda son bir yılda bir değişim olmamalıdır.

– Aktif bir göz enfeksiyonunuz olmaması gerekir.

– Herpes (göz uçuğu) geçirmemiş olmalısınız. Lazer tedavisi herpes enfeksiyonunun nüks etmesine neden olabilir.

– Lazer göz operasyonunun olası risklerini doktorunuzla konuşmalı ve bu operasyonun görsel sonuçlarıyla ilgili gerçekçi beklentileriniz olmalıdır.

– Sjogren sendromu, romatoid artrit, lupus gibi romatizmal hastalıkları olanlar ve kuru göz sendromu olanlar lazer göz tedavisi için uygun aday değillerdir.

– Keratokonus, katarakt, glokom ile bazı retina ve göz siniri hastalıkları bulunanlar lazer ile gözlükten kurtulma tedavileri için uygun aday değillerdir.

– Diabet (şeker hastalığı) lazer tedavisi sonrası iyileşme problemleri yaratabilir, bu nedenle şeker hastalığı olanlar LASIK tedavisi için uygun aday olmayabilirler.

– Daha önceden geçirilmiş göz ameliyatları ve göz yaralanmaları nedeniyle bazı hastalar lazer tedavisi için uygun olmayabilirler.

– Lazer göz tedavisi göz tembelliğini düzeltmez, sadece gözlükten kurtulmanızı sağlar. Bu nedenle gözlük kusuruna bağlı göz tembelliğiniz varsa gözlükle gördüğünüzden çok daha iyi bir görme beklememelisiniz.
Yüzyılın en önemli buluşlarından biri olan LASIK tedavisi her göz için uygun olmayabilir. Öncelikle bu tedaviyi olmak isteyen kişilerler 18 yaşını tamamlamış olmalıdır. Gözlük veya kontakt lens numaralarınızın artık ilerlemiyor olması gereklidir. Bu temel özellikler dışında, gözlerinizin bu tedavi için uygun olup olmadığını anlamanın yolu detaylı bir göz muayenesi olmaktır. Bu muayene özellikle lazerin uygulanacağı kornea tabakasının incelenmesine yöneliktir ve göz yüzey haritaları ile kornea kalınlık ölçümü gibi rutin dışı tetkikler içerir.
Göz içi lenslerin (IOL) klinik kullanıma geçmesinden önce katarakt ameliyatı olan hastalar çok kalın camlı gözlükler takmak durumunda kalıyordu. Monofokal (tek odaklı) göz içi lenslerin kullanıma girmesiyle katarakt ameliyatından sonra hastaların uzağı gözlüksüz görebilmeleri sağlandı ancak yakın okuma gözlüğüne olan ihtiyaç devam etti.Son yıllarda göz içi lens teknolojisindeki en önemli gelişme uzak, yakın ve ara mesafelerde görüş sağlayan göz içi lenslerinin üretilmesi oldu. Çok odaklı merceklerle artık var olan astigmat sorunu da düzeltilebiliyor.

Premium göz içi lensleri; multifokal, akomodatif ve multifokal torik göz içi lenslerinden oluşur.

Multifokal merceklerde optik alan, birbirini çevreleyen halkalar şeklinde farklı kırıcılıkta (dolayısıyla farklı uzaklıklara odaklayan) görüş alanları içerir. Ortamın aydınlanması, göz bebebeğinin büyüyüp – küçülmesi ve yakın – uzağa odaklanma gibi dinamik faktörlerin etkisiyle, odaklanılan alanda net görüntü elde edilir. Cerrahi öncesi 0.75 dereceden fazla astigmatı olan kişilerde ise multifokal torik göz içi lensleri tercih edilmektedir.

Akomodatif merceklerde ise tek bir optik alan mevcuttur. Bu optik alana bağlı olan ve lensi göz içerisine sabitleyen bölümler, gözün yakına – uzağa odaklanmasıyla tıpkı bir akordeonda olduğu gibi lensin optik (Görüşten sorumlu kısım) bölümünü öne – arkaya hareket etttirir. Mikron düzeyinde gerçekleşen bu hareketler; uzak – yakın ve ara mesafeye odaklanarak net görmeyi sağlar.
– Başlangıç – ileri seviye kataraktı (video) olan ve astigmat nedeniyle uzun süredir gözlük kullanan kişiler
– 55 yaşından sonra yakın – uzak gözlük takmak istemeyen ve 0.75 derece ve daha fazla astigmatı olanlar.
– Hipermetrop ile birlikte astigmatı olan ve hem uzak hem de yakın gözlüğü kullanan 55 yaşının üzerindeki kişiler.
– 45 yaşından büyük ve yüksek miyop (video) ile birlikte astigmatı olan kişiler.